Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Denizciliğe Midilli sularında bir tüccar olarak başlayan Barbaros Hayreddin Paşa daha sonra Tunus Sultanı'nın himayesinde Kuzey Afrika'da atıldığı korsanlık hayatına büyük zaferler ve kahramanlıklarla devam etti. Sadece adı bile düşman gemilerini kaçırmaya yeten Barbaros Hayreddin Paşa 1518 yılında Cezayir Sultanı oldu. Fakir ve esir Cezayir ülkesi onunla kısa zamanda zenginlik, refah ve huzur ülkesi haline geldi. Kendisi bir ülkenin Sultan'ı olmasına rağmen şan, şöhret ve saltanat peşinde koşmadığından Osmanlı Halifesi Yavuz Sultan Selim’e biat ederek ülkesi Cezayir’i Osmanlı Devleti’ne bağladı. Ardından Yavuz Sultan Selim tarafından Cezayir Beylerbeyliği’ne getirildi. Denizlerde Ceneviz, Fransız, İspanyol, Venedik ve diğer Avrupalı gemi ve donanmalarına karşı gösterdiği büyük kahramanlık ve başarıların sonucunda da 1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı Devleti'nin Kaptan-ı Deryalığına atandı. Seyyid Muradî Reis, Barbaros’un Osmanlı Devleti hizmetine girmesini şöyle anlatmaktadır. “Almanya seferinden dönen Kanuni, İspanya üzerine de bir sefer yapmayı planlamaktadır. Bu sebeple İspanya üzerine bir donanma göndermek istiyordu. Ancak bunun için o beldeleri iyi bilen bir kaptan gerekiyordu. Bu sırada aklına Hayreddin Paşa geldi ve “ Batı illerinde aradığım gibi bir zat vardır, madem benim kullarımdandır, neden ben onu hizmetime alamayayım, seferlerde kılavuz ve kaptan tayin etmeyeyim. Yıllardır deryada küffar ile cenk içindedir, kâfir diyarlarının halini ve durumlarını iyi bilir ve her bakımda haklarından gelir. Hem benim kulumdur. Adıma hutbe okutturur, sikke bastırır. Bizim onu davet edip ikram etmemiz gerektir.”[1] diyerek bir name yazmış ve Barbaros’a göndermiştir. Sinan Paşa, padişahın mektubunu alarak Cezayir’e gelmiş ve mektubu Barbarosa vermiştir. Barbaros mektubu üç defa öpmüş ve Sinan Paşa’yı büyük hediyeler ile taltif etmiştir. Hayreddin Paşa gözyaşları içinde mektubu okumuş, ardından Cezayir şeyh ve âlimlerini çağırarak, ”Ey azizler bana efendimden davet geldi, beni kapısına çağırmaktadır. Her nerede olursa olsun emir padişahımındır, emirlere tam itaat gerekir. Yerime koyduğum adama, bana itaat ettiğiniz gibi itaat ediniz.”[2]diyerek yolculuk hazırlıklarına başlamıştır.
Osmanlı Devleti’nin 19. Kaptan-ı Derya'sı olan Barbaros Hayreddin Paşa 12 sene Kaptan-ı Derya'lık hizmetinde bulundu. Barbaros 12 yıllık hizmet süresince Fransa Kralını koruma amaçlı yapılan Nice seferi, Tunus seferi, Mallorca seferi, Apulya seferi, Korfu seferi, Venedik seferi, Adalar denizi seferi ve Akdeniz seferini gerçekleştirmiştir. Bunların yanında 1538 senesinde 122 gemi ile Andrea Dorya komutasındaki 600’den fazla gemiye sahip Haçlı donanmasına karşı Turgut Reis ve diğer reislerle beraber yaptığı ve tarihe Preveze zaferi olarak geçen zaferdir. "Dünya tarihinin en büyük deniz savaşı" olan Preveze Deniz Savaşı'nda aleyhine birleşen Avrupa donanmalarını büyük bir hezimete uğratarak zaferlerinin doruğuna ulaştı ve adını silinmeyecek bir şekilde dünya denizcilik tarihine altın harflerle kazıdı.[3] Barbaros Hayreddin Paşa, Osmanlı Devletine denizcilik alanında en güzel günleri yaşatmıştır. Kanuni Barbaros’a bütün vezirlerinin üzerinde bir önem vermiş, kendisine en yakın müşavir olarak seçmiştir.[4] Barbaros Hayreddin Paşa, Turgut Reis, Piyale ve Kılıç Ali Reis paşalar gibi denizcilerin yetişmesine önayak olmuştur. Gelibolu ve İstanbul dışında, Karadeniz, Ege, Marmara ve Akdeniz liman şehirlerinde tersaneler kurulmuş ve yeni gemiler inşa edilmiştir.[5]
Barbaros, Türk denizciliği ve Türk denizcilerinin piri sayılmaktadır. Barbaros aslında ilk Türk Denizcisi değildir. O yüzden ona “pir” demek pek de doğru değildir, fakat kimse bu tabire itiraz etmemiş, ona başka bir isim takan da olmamıştır.[6] Aslında Barbaros ve Kanuni Sultan Süleyman daha önce deniz kuvvetlerine yapılan yatırımların nihai noktası olmuş, bu ikisinin aynı dönemde olması sonucu Osmanlı Donanması en parlak devrini yaşamıştır.
Barbaros Hayreddin Paşa, geceyi üçe ayırır, birinci kısımda Kur’an-ı Kerim okur, bir kısmında İbadet eder, bir kısmında da uyurdu. Beşiktaş’ta bir medrese inşa ettiren Barbaros Hayreddin Paşa, serveti ile İstanbul’un birçok semtine hanlar, hamamlar, konaklar, evler, değirmenler, fırınlar yaptırdı. Zaferlerle dolu hayatında eline hazineler değerinde servet geçtiği halde bunları sürekli dağıtmıştır. Barbaros Hayreddin Paşa, kendini denizi seyrederken gören dostlarına "Öldüğüm zaman beni deniz sesi işitilebilecek bir yere defnediniz" diye vasiyet etmiştir. Böylece Beşiktaş'ın boğazı gören şimdiki iskele önündeki meydanda Mimar Sinan tarafından yaptırılan türbeye defnedilmiştir.
O, bugün de deniz kenarındaki türbesinde denizleri dinlemeye devam ederken, yüzyıllar boyunca sefere çıkan donanmalar O'nun türbesi önünden hareket etmiş ve kendisini top atışlarıyla selamlamışlardır. Ve bugün de Deniz Kuvvetlerimizin her yıl düzenlediği törenler ve top atışlarıyla denizlerin şanlı Pir'i saygı ve sevgiyle anılmaya, şerefle yadedilmeye devam edilmektedir.
Filo, 60.000 savaşçıya ve 2500 topa sahipti. Osmanlı İmparatorluğu'nun Deniz kuvvetleri kaptanı olan Barbaros'un elindeki kuvvet ise, hafif yapılı 122 gemiden müteşekkildi. Bu filoda 6000 savaşçı ve 336 top vardı. Haçlı filosu sayısının üstünlüğü büyüktü. Fakat Barbaros'ta Haçlı Donanmasında olmayan bir şey mevcuttu ki, o da her biri bir filo değerinde olan Turgut Reis, Salih Reis, Seyit Ali Reis gibi değerli komutanlardı.
Nihayet bu iki donanma 27 Eylül 1538 sabahı Preveze[7] açıklarında karşılaştılar. Haçlı filosunda, peş peşe 3 hat halinde, yüksek bordalı yalnız yelkenle hareket eden büyük gemiler ön safı teşkil ediyordu. Dorya, kadırgaları ile ikinci hatta idi. Üçüncü sıra yardımcı gemilere bırakılmıştı. Dorya, rüzgârın önünde süratle geliyordu.
Barbaros, gemilerini bir hilal şeklinde düzenlemişti. Kendisi hattın ortasında bulunuyordu. Turgut Reis 16 gemilik Yörük levent fırkası ile hattın gerisinde idi. Turgut Reis fırsat kollayarak kâh düşmanın arkasına sarkacak, kâh düşmanı yandan vuracaktı veya hattın sıkışan yerine yetişecekti.
Barbaros, filosunu savaş tertibinde hazırlamıştı. Yelkenler ve direkler indirilmiş, tekneler ilerliyorlardı. Rüzgârla doludizgin gelen Haçlı filo, top menziline girmeden, rüzgârın kesilmesiyle çok zor duruma düştü. Hattın önünde bulunan büyük Haçlı gemileri, sularla birbirlerine yaklaştı ve gemiler birbirinin top atışına engel oldu.
Barbaros kürekçilerine hız vererek ilk anda baş topları ile biraz sonra bütün topları ile kalyon hattını dövmeye başladı. Dorya zor duruma düşmüştü. Bir iki kere ikinci hatta bulunan kadırgaları ile kalyon hattının arkasından çıkmak istedi ise de, Dorya'nın niyetini sezen Barbaros buna fırsat vermedi. Turgut karşı taraftan kalyon hattının arkasına sarkmak için ileri atıldı.
Barbaros, top ateşi ile kalyon hattını bir hayli hırpaladıktan sonra, kalyon hattını yarıp kadırgalara hücum için ileri atıldı. Hat yarılırken yakın mesafeden yapılan sıkı top ateşi ile kalyonların bir kısmı yakıldı. Türk Filosu, Dorya'nın kadırgalarının karşısına geçince iki taraf arasında müthiş bir top düellosu başladı. Türk Filosunun isabetli atışları, Dorya'yı kötü duruma düşürdü. Bu arada Turgut, Dorya'yı arkadan sarmıştı. Haçlı filoyu bu cehennemden kurtaramayan Dorya, kürekçilerine hız vererek selameti kaçmakta buldu.
Barbaros bir müddet Dorya'nın peşine düştü, fakat sonra ortalık kararmaya başlayınca Preveze'ye döndü. Savaş gecesinde kopan fırtına, esasen hırpalanmış olan Haçlı filoyu büsbütün perişan etti. Böylece, Haçlı filo 128 gemi kaybetti. Birleşik Avrupa donanmalarına karşı kazanılan, dünya tarihinin en görkemli deniz zaferinin müjdesi İstanbul'a ulaşınca Fetihname'yi divanla birlikte ayakta dinleyen Kanuni Sultan Süleyman, dört bir yana Fetihname'ler yollatarak hüküm sürdüğü bütün ülkeleride zaferin şerefine şenlikler yapılmasını emretti. Donanmay-ı Hümayûn’la muzaffer bir şekilde İstanbul'a ulaşan Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa hususi bir mecliste günlerce padişahla baş başa kalarak zaferin ayrıntılarını kendilerine anlattı.
Bu savaşın kazanılmasında Barbaros’un büyük dehası ve donanmada mevcut olan gemilerin etkisi büyük olmuştur. Bu savaş ile Hıristiyan dünyası Akdeniz deki hâkimiyetini kesin olarak kaybetmiştir. Bir kara devleti görünümündeki Osmanlı Devleti bir deniz imparatorluğu haline dönmüştür.[8]
2002, “Beylikten İmparatorluğa Osmanlı denizciliği”, H.C.GÜZEL ve A.BİRİNCİ (Ed.), Genel Türk Tarihi, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, c.6, s. 275-284.
MURADİ, Seyyid,
ÖZCAN, Abdulkadir,
1999 “Osmanlı Askeri Teşkilatı ( Deniz Kuvvetleri ), E İHSANOĞLU, (ed.),
Osmanlı Devleti Tarihi, İstanbul: Feza Gazetecilik A.Ş, c.1, s.362-366.
ÖZTUNA, Yılmaz,
1994a
1994b
1994c
1994d “Büyük Türkiye Tarihi”,
İstanbul: Ötüken Neşriyat A.Ş, c.1-2-3-7.
SAMİ, Şemseddin,
[1] MURADİ, Seyyid, “Kaptan Paşa’nın Seyir Defteri,(Gazavat-ı Hayreddin Paşa), İstanbul 2003, s.161.
[2] MURADİ, a.g.e., s. 162.
[3]BOSTAN, İdris, “ Beylikten İmparatorluğa Osmanlı denizciliği”, Genel Türk Tarihi, Ankara 2002, c.6, s. 275.
[4] ÖZTUNA, Büyük Osmanlı Tarihi, İstanbul 1994, c.7, s. 347.
[5] ÖZCAN, “Osmanlı Askeri Teşkilatı ( Deniz Kuvvetleri ), İstanbul 1999, c,1, s.363.
[6] ÖZTUNA, a.g.e., C. 7, s. 358.
[7] Preveze.: Yunanistanın batı kıyısında , Narda körfezi ağzın burnundaki kasaba. Eskiden Yanya vilayetine bağlı bir sancak merkezi idi. MURADİ, a.g.e, s. 241.
[8] BOSTAN, a,g,e, s.284.
Tarih: 2020-03-23 06:08:03 Kategori: Osmanlı İmp
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
BARBAROS HAYRETTİN PAŞA Nedir
BARBAROS HAYRETTİN PAŞA
Büyük Osmanlı Denizcisi Barbaros Hayreddin Paşa 1466 veya 1483 te midilli adasında doğdu. Asıl adı Hızır olan Hayreddin Paşa’ya, Hayreddin lakabını rivayetlere göre Yavuz Sultan Selim veya Kanuni Sultan Süleyman verdi. Hayreddin lakabından sonra batılılar tarafından kendisine kızıl sakallı manasına gelen Barbaros adı verildi. Babası aslen Vardar Yenice’sinden olan Yakup Ağa’dır. Yakup Ağa Midilli adasının fethinden sonra buraya yerleşmiştir. Hızır Çelebi’nin İshak, Oruç ve İlyas adında üç kardeşi daha vardı.Denizciliğe Midilli sularında bir tüccar olarak başlayan Barbaros Hayreddin Paşa daha sonra Tunus Sultanı'nın himayesinde Kuzey Afrika'da atıldığı korsanlık hayatına büyük zaferler ve kahramanlıklarla devam etti. Sadece adı bile düşman gemilerini kaçırmaya yeten Barbaros Hayreddin Paşa 1518 yılında Cezayir Sultanı oldu. Fakir ve esir Cezayir ülkesi onunla kısa zamanda zenginlik, refah ve huzur ülkesi haline geldi. Kendisi bir ülkenin Sultan'ı olmasına rağmen şan, şöhret ve saltanat peşinde koşmadığından Osmanlı Halifesi Yavuz Sultan Selim’e biat ederek ülkesi Cezayir’i Osmanlı Devleti’ne bağladı. Ardından Yavuz Sultan Selim tarafından Cezayir Beylerbeyliği’ne getirildi. Denizlerde Ceneviz, Fransız, İspanyol, Venedik ve diğer Avrupalı gemi ve donanmalarına karşı gösterdiği büyük kahramanlık ve başarıların sonucunda da 1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı Devleti'nin Kaptan-ı Deryalığına atandı. Seyyid Muradî Reis, Barbaros’un Osmanlı Devleti hizmetine girmesini şöyle anlatmaktadır. “Almanya seferinden dönen Kanuni, İspanya üzerine de bir sefer yapmayı planlamaktadır. Bu sebeple İspanya üzerine bir donanma göndermek istiyordu. Ancak bunun için o beldeleri iyi bilen bir kaptan gerekiyordu. Bu sırada aklına Hayreddin Paşa geldi ve “ Batı illerinde aradığım gibi bir zat vardır, madem benim kullarımdandır, neden ben onu hizmetime alamayayım, seferlerde kılavuz ve kaptan tayin etmeyeyim. Yıllardır deryada küffar ile cenk içindedir, kâfir diyarlarının halini ve durumlarını iyi bilir ve her bakımda haklarından gelir. Hem benim kulumdur. Adıma hutbe okutturur, sikke bastırır. Bizim onu davet edip ikram etmemiz gerektir.”[1] diyerek bir name yazmış ve Barbaros’a göndermiştir. Sinan Paşa, padişahın mektubunu alarak Cezayir’e gelmiş ve mektubu Barbarosa vermiştir. Barbaros mektubu üç defa öpmüş ve Sinan Paşa’yı büyük hediyeler ile taltif etmiştir. Hayreddin Paşa gözyaşları içinde mektubu okumuş, ardından Cezayir şeyh ve âlimlerini çağırarak, ”Ey azizler bana efendimden davet geldi, beni kapısına çağırmaktadır. Her nerede olursa olsun emir padişahımındır, emirlere tam itaat gerekir. Yerime koyduğum adama, bana itaat ettiğiniz gibi itaat ediniz.”[2]diyerek yolculuk hazırlıklarına başlamıştır.
Osmanlı Devleti’nin 19. Kaptan-ı Derya'sı olan Barbaros Hayreddin Paşa 12 sene Kaptan-ı Derya'lık hizmetinde bulundu. Barbaros 12 yıllık hizmet süresince Fransa Kralını koruma amaçlı yapılan Nice seferi, Tunus seferi, Mallorca seferi, Apulya seferi, Korfu seferi, Venedik seferi, Adalar denizi seferi ve Akdeniz seferini gerçekleştirmiştir. Bunların yanında 1538 senesinde 122 gemi ile Andrea Dorya komutasındaki 600’den fazla gemiye sahip Haçlı donanmasına karşı Turgut Reis ve diğer reislerle beraber yaptığı ve tarihe Preveze zaferi olarak geçen zaferdir. "Dünya tarihinin en büyük deniz savaşı" olan Preveze Deniz Savaşı'nda aleyhine birleşen Avrupa donanmalarını büyük bir hezimete uğratarak zaferlerinin doruğuna ulaştı ve adını silinmeyecek bir şekilde dünya denizcilik tarihine altın harflerle kazıdı.[3] Barbaros Hayreddin Paşa, Osmanlı Devletine denizcilik alanında en güzel günleri yaşatmıştır. Kanuni Barbaros’a bütün vezirlerinin üzerinde bir önem vermiş, kendisine en yakın müşavir olarak seçmiştir.[4] Barbaros Hayreddin Paşa, Turgut Reis, Piyale ve Kılıç Ali Reis paşalar gibi denizcilerin yetişmesine önayak olmuştur. Gelibolu ve İstanbul dışında, Karadeniz, Ege, Marmara ve Akdeniz liman şehirlerinde tersaneler kurulmuş ve yeni gemiler inşa edilmiştir.[5]
Barbaros, Türk denizciliği ve Türk denizcilerinin piri sayılmaktadır. Barbaros aslında ilk Türk Denizcisi değildir. O yüzden ona “pir” demek pek de doğru değildir, fakat kimse bu tabire itiraz etmemiş, ona başka bir isim takan da olmamıştır.[6] Aslında Barbaros ve Kanuni Sultan Süleyman daha önce deniz kuvvetlerine yapılan yatırımların nihai noktası olmuş, bu ikisinin aynı dönemde olması sonucu Osmanlı Donanması en parlak devrini yaşamıştır.
Barbaros Hayreddin Paşa, geceyi üçe ayırır, birinci kısımda Kur’an-ı Kerim okur, bir kısmında İbadet eder, bir kısmında da uyurdu. Beşiktaş’ta bir medrese inşa ettiren Barbaros Hayreddin Paşa, serveti ile İstanbul’un birçok semtine hanlar, hamamlar, konaklar, evler, değirmenler, fırınlar yaptırdı. Zaferlerle dolu hayatında eline hazineler değerinde servet geçtiği halde bunları sürekli dağıtmıştır. Barbaros Hayreddin Paşa, kendini denizi seyrederken gören dostlarına "Öldüğüm zaman beni deniz sesi işitilebilecek bir yere defnediniz" diye vasiyet etmiştir. Böylece Beşiktaş'ın boğazı gören şimdiki iskele önündeki meydanda Mimar Sinan tarafından yaptırılan türbeye defnedilmiştir.
O, bugün de deniz kenarındaki türbesinde denizleri dinlemeye devam ederken, yüzyıllar boyunca sefere çıkan donanmalar O'nun türbesi önünden hareket etmiş ve kendisini top atışlarıyla selamlamışlardır. Ve bugün de Deniz Kuvvetlerimizin her yıl düzenlediği törenler ve top atışlarıyla denizlerin şanlı Pir'i saygı ve sevgiyle anılmaya, şerefle yadedilmeye devam edilmektedir.
PREVEZE DENİZ SAVAŞI ( 27 EYLÜL 1538 )
Denizlerdeki Müslüman ve Hıristiyan mücadelesi en hareketli ve en faal devrini yaşamaktaydı. Akdenizdeki Türk korsanları da Osmanlı Devletinin hizmetine girince iki muhteşem denizci karşı karşıya gelmişti; Barbaros ve Andrea Dorya. Bu iki Amiralin komuta ettiği donanmaların karşı karşıya gelmesi, Akdenize egemen olmak için iki kaptanın savaşması pek de uzak gözükmüyordu. Nitekim 1538 senesi baharında Akdeniz'deki Hıristiyan Devletleri bütün imkânlarını seferber ederek, her biri seyyar bir kale heybetinde 262 parça gemiden mürekkep bir Haçlı filosu hazırladılar.Filo, 60.000 savaşçıya ve 2500 topa sahipti. Osmanlı İmparatorluğu'nun Deniz kuvvetleri kaptanı olan Barbaros'un elindeki kuvvet ise, hafif yapılı 122 gemiden müteşekkildi. Bu filoda 6000 savaşçı ve 336 top vardı. Haçlı filosu sayısının üstünlüğü büyüktü. Fakat Barbaros'ta Haçlı Donanmasında olmayan bir şey mevcuttu ki, o da her biri bir filo değerinde olan Turgut Reis, Salih Reis, Seyit Ali Reis gibi değerli komutanlardı.
Nihayet bu iki donanma 27 Eylül 1538 sabahı Preveze[7] açıklarında karşılaştılar. Haçlı filosunda, peş peşe 3 hat halinde, yüksek bordalı yalnız yelkenle hareket eden büyük gemiler ön safı teşkil ediyordu. Dorya, kadırgaları ile ikinci hatta idi. Üçüncü sıra yardımcı gemilere bırakılmıştı. Dorya, rüzgârın önünde süratle geliyordu.
Barbaros, gemilerini bir hilal şeklinde düzenlemişti. Kendisi hattın ortasında bulunuyordu. Turgut Reis 16 gemilik Yörük levent fırkası ile hattın gerisinde idi. Turgut Reis fırsat kollayarak kâh düşmanın arkasına sarkacak, kâh düşmanı yandan vuracaktı veya hattın sıkışan yerine yetişecekti.
Barbaros, filosunu savaş tertibinde hazırlamıştı. Yelkenler ve direkler indirilmiş, tekneler ilerliyorlardı. Rüzgârla doludizgin gelen Haçlı filo, top menziline girmeden, rüzgârın kesilmesiyle çok zor duruma düştü. Hattın önünde bulunan büyük Haçlı gemileri, sularla birbirlerine yaklaştı ve gemiler birbirinin top atışına engel oldu.
Barbaros kürekçilerine hız vererek ilk anda baş topları ile biraz sonra bütün topları ile kalyon hattını dövmeye başladı. Dorya zor duruma düşmüştü. Bir iki kere ikinci hatta bulunan kadırgaları ile kalyon hattının arkasından çıkmak istedi ise de, Dorya'nın niyetini sezen Barbaros buna fırsat vermedi. Turgut karşı taraftan kalyon hattının arkasına sarkmak için ileri atıldı.
Barbaros, top ateşi ile kalyon hattını bir hayli hırpaladıktan sonra, kalyon hattını yarıp kadırgalara hücum için ileri atıldı. Hat yarılırken yakın mesafeden yapılan sıkı top ateşi ile kalyonların bir kısmı yakıldı. Türk Filosu, Dorya'nın kadırgalarının karşısına geçince iki taraf arasında müthiş bir top düellosu başladı. Türk Filosunun isabetli atışları, Dorya'yı kötü duruma düşürdü. Bu arada Turgut, Dorya'yı arkadan sarmıştı. Haçlı filoyu bu cehennemden kurtaramayan Dorya, kürekçilerine hız vererek selameti kaçmakta buldu.
Barbaros bir müddet Dorya'nın peşine düştü, fakat sonra ortalık kararmaya başlayınca Preveze'ye döndü. Savaş gecesinde kopan fırtına, esasen hırpalanmış olan Haçlı filoyu büsbütün perişan etti. Böylece, Haçlı filo 128 gemi kaybetti. Birleşik Avrupa donanmalarına karşı kazanılan, dünya tarihinin en görkemli deniz zaferinin müjdesi İstanbul'a ulaşınca Fetihname'yi divanla birlikte ayakta dinleyen Kanuni Sultan Süleyman, dört bir yana Fetihname'ler yollatarak hüküm sürdüğü bütün ülkeleride zaferin şerefine şenlikler yapılmasını emretti. Donanmay-ı Hümayûn’la muzaffer bir şekilde İstanbul'a ulaşan Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa hususi bir mecliste günlerce padişahla baş başa kalarak zaferin ayrıntılarını kendilerine anlattı.
Preveze Savaşı Neticeleri
- Türk Donanması bu zafer ile Akdeniz'de mutlak bir hâkimiyet kurdu.
- Batıya yürüyen Kanuni, ordularına deniz cephesinde destek sağladı.
- AndreaDorya bir daha denize açılmadı ve Haçlı filo uzun zaman kendini toparlayamadı.
Bu savaşın kazanılmasında Barbaros’un büyük dehası ve donanmada mevcut olan gemilerin etkisi büyük olmuştur. Bu savaş ile Hıristiyan dünyası Akdeniz deki hâkimiyetini kesin olarak kaybetmiştir. Bir kara devleti görünümündeki Osmanlı Devleti bir deniz imparatorluğu haline dönmüştür.[8]
KAYNAKÇA
BOSTAN, İdris,2002, “Beylikten İmparatorluğa Osmanlı denizciliği”, H.C.GÜZEL ve A.BİRİNCİ (Ed.), Genel Türk Tarihi, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, c.6, s. 275-284.
MURADİ, Seyyid,
- “Kaptan Paşa’nın Seyir Defteri,(Gazavat-ı Hayreddin Paşa),
- (Çev. Ahmet Şimşirgil), İstanbul: Babıali Kültür Yayıncılığı, s. 160-161-162-241.
ÖZCAN, Abdulkadir,
1999 “Osmanlı Askeri Teşkilatı ( Deniz Kuvvetleri ), E İHSANOĞLU, (ed.),
Osmanlı Devleti Tarihi, İstanbul: Feza Gazetecilik A.Ş, c.1, s.362-366.
ÖZTUNA, Yılmaz,
1994a
1994b
1994c
1994d “Büyük Türkiye Tarihi”,
İstanbul: Ötüken Neşriyat A.Ş, c.1-2-3-7.
SAMİ, Şemseddin,
[1] MURADİ, Seyyid, “Kaptan Paşa’nın Seyir Defteri,(Gazavat-ı Hayreddin Paşa), İstanbul 2003, s.161.
[2] MURADİ, a.g.e., s. 162.
[3]BOSTAN, İdris, “ Beylikten İmparatorluğa Osmanlı denizciliği”, Genel Türk Tarihi, Ankara 2002, c.6, s. 275.
[4] ÖZTUNA, Büyük Osmanlı Tarihi, İstanbul 1994, c.7, s. 347.
[5] ÖZCAN, “Osmanlı Askeri Teşkilatı ( Deniz Kuvvetleri ), İstanbul 1999, c,1, s.363.
[6] ÖZTUNA, a.g.e., C. 7, s. 358.
[7] Preveze.: Yunanistanın batı kıyısında , Narda körfezi ağzın burnundaki kasaba. Eskiden Yanya vilayetine bağlı bir sancak merkezi idi. MURADİ, a.g.e, s. 241.
[8] BOSTAN, a,g,e, s.284.
Tarih: 2020-03-23 06:08:03 Kategori: Osmanlı İmp
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx